MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu‘na verilen 2 yıl 7 ay 15 gün mahpus cezasının akabinde Saraçhane’de toplananları amaç aldı. Bahçeli, “Saraçhane’de rol kapma sıkıntısına düşenlerin bu yeni yüzyılı bırakınız anlamasını, varlıklarını ibra etmeleri ve tezle sürdürmeleri bile akla ziyan bir haldir.” dedi.
MHP lideri Bahçeli, parti genel merkezinde ‘Siyaset ve Liderlik Okulu 18’inci Periyot Sertifika Töreni’nde konuştu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun İBB Lideri İmamoğlu ile ilgili ‘baba-oğul’ benzetmesine gönderme yapan Bahçeli, “Baba ile oğul ortasındaki gel-gitli sürece müdahil olan ablaların da ‘Biz de varız’ çıkışı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki 2 partinin kazandığı çatık kaşlarla hatırlanıp ikilik çıkarması malum olduğunuz bir menfaat çatışmasıdır” tabirlerini kullandı.
Altı Masa’yı da gaye alan Bahçeli, “Türkiye’nin huzur ve güvenliği için teklif paylaşan tek bir muhalif siyasetçi cümlesi duydunuz mu? 6’lı masa gerçeklerden peşi sıra kaçmakta, ortalığı da velveleye, kuru hamasetle, kurşun üzere husumetle karıştırmaktadır. Bugün ki siyasi muhalefetin ahlakı donmuş ve çatlamıştır” diye konuştu.
“Siyasetteki potansiyel ve tanınan sorun, sadece seçim kazanmakla koltuk kapmakla tepeye tırmanmakla ezcümle iktidar olmakla sınırlandırılamaz”
Bahçeli’nin konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
“Bugün hem Türk siyasetinin hem de global siyasetin mümeyyiz sorunu bana kalırsa budur. Kendilerini yükseltmek gayesiyle milleti ve devleti ayağa düşürmek için Türkiye düşmanlarının eline avucuna düşenler, sözün tam manasıyla zillettedir ve siyaset platformunda bu köhne sıfatlarıyla arzı endam ettikleri ortadadır. Siyasetteki potansiyel ve tanınan sıkıntı, sadece seçim kazanmakla koltuk kapmakla tepeye tırmanmakla ezcümle iktidar olmakla sonlandırılamaz. Bunlarla da sonlu görülemez. Millet varlığını, devlet hakkını, insan onurunu, kurallar ne kadar ağır olursa olsun savunma ve sahiplenme fazileti gösterenler, siyaseti adam üzere yapan yüz aklarıdır. ‘Demokrasi’ demek ‘melanete ve zillete vize vermek’ demek değildir. ‘Demokrasi’ demek ‘demagojiye ve totolojiye çanak tutmak’ hiç değildir.
“Türkiye’nin huzur ve güvenliği için bir teklif paylaşan tek bir muhalif siyasetçi cümlesi duydunuz mu?”
“6’lı Masa gerçeklerden peşi sıra kaçmakta, ortalığı da velveleyle kuru hamasetle kurşun üzere husumetle karıştırmaktadır”
Gelin görün ki zillet ittifakının karşı duruşundan, karşı çıkışından, kısmi tadilatları ‘anayasa teklifi’ diyerek gündeme taşımaktan öteki bir teklifine, bir teşebbüsüne, bir çabasına şahitlik edeniniz çıktı mı? Toplumdaki değişmeyi fark edemeyen siyasetin, devlete şahsiyet kazandıran türel çerçeveyi düzenlemesi, tarihin hiçbir devrinde kelam konusu olmamıştır. Gerçekleri çarpıtan siyaset pratiği, tutsak ve tutuk bir niteliktedir. Birebir vakitte maksadını kaybetmiştir. Böylesi siyasetlerde, çağın ve vaktin gelişme süreçlerine uyumsuzluğun getirdiği korkulardan kurtulma isteği, gerçeklerden kaçmaya dönüşmektedir. Hakikaten 6’lı masa gerçeklerden peşi sıra kaçmakta, ortalığı da velveleyle kuru hamasetle kurşun üzere husumetle karıştırmaktadır.
“Milletini sevmeyene elbette ‘milliyetçi’ denemez”
Milletten umudu kestiklerinden ötürü demokrasiye kelamda bağlıdırlar ancak Cumhur İttifakı bu zilletin hesaplarını, Allah’ın müsaadesiyle boşa çıkaracak. Bu ittifakı ebette mağlup ve mahcup edecektir. Bilindiği üzere 20’nci yüzyıl, ideolojilerin çatıştığı bir periyottu. Ekonomik sistemlerle ilgili tartışmalar ağır basıyordu. 21’inci yüzyıl; dinlerin, milletlerin, medeniyetlerin kutuplaştığı bir yüzyıl olarak temayüz etmektedir. Bu yüzyıl içinde milliyetçilik, her vakit olduğu üzere yükselen ve kuşatıcı bir kıymet olarak ön plandadır. Milletini bilmeyenden elbette milliyetçi olamaz. Milletini sevmeyene elbette ‘milliyetçi’ denemez. Terör örgütleriyle ortasına uzaklık koymayanların, teröristleri aklama ve artlarında durma yanlışına kapılanların, ülkesine bağlılıkları kelam konusu olamaz.
“Baba ile oğul çekişmeli, babayla abla ihtilaflı, oğul ile abla kumpasçı, öbürleri de kendi siperlerinde seyircidir”
Saraçhane’de rol kapma sıkıntısına düşenlerin, bu yeni yüzyılı bırakınız anlamasını, varlıklarını ibra etmeleri ve tezle sürdürmeleri bile akla ziyan bir haldir. Babayla oğul ortasındaki gelgitli sürece müdahil olan ablaların, ‘Biz de varız’ çıkışı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni 2 partinin kazandığını çatık kaşlarla hatırlatıp ikilik çıkarması, malumu olduğumuz bir menfaat çatışmasıdır. Hayatları kolay hesaplarla geçenlerin hasbi olması, balığın kanat takarak uçmasını düşünmek kadar mecnun saçmasıdır. İnsan kimliği anılarla oluşmaktadır. Aile bu bakımdan anıların meskenidir. Ne var ki karşımızdaki siyaset tablosunda bir aile dramı yaşanmaktadır. Baba ile oğul çekişmeli, babayla abla ihtilaflı, oğul ile abla kumpasçı, öbürleri de kendi siperlerinde seyircidir. Biz bu olan bitenlere ‘zillet’ demeyelim de ne diyelim? Velinimeti olan ittifak ortağına ‘Çarparım’ diye tehditler savuranların nesine prestij edelim? Siyaseti miras paylaşımına ve tarla hengamesine dönüştüren akılsız talancıların neyine bakalım, neresiyle alakadar olalım?”